Demokrat Parti yetmiş yıl önce yapılan (14 Mayıs 1950) seçimle tek başına iktidar olabilecek güce erişmişti. 22 Mayıs 1950 tarihinde kurulan Demokrat Parti Hükümeti ile tek partili hayata veda edilmişti. Demokrat Parti on yıl iktidarda kaldıktan ve beş hükümet kurduktan sonra 27 Mayıs 1960 Darbesi ile son bulmuştu.
Demokrat Parti, Türkiye’nin üçüncü çok partili hayata geçişinin sonucuydu. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924-1925) ve Serbest Cumhuriyet Fırkası (1930) denemeleri başarısız olmuştu. Bu süreçlerde başka partilerde kurulmaya çalışsa da tarihte birer cümleden fazlası kadar yer edemediler.
İkinci Dünya Savaşı devletlerin savaşı değil aynı zamanda faşizm ile demokrasinin savaşıydı. İngiltere tarafından ortaya atılmış Özgür Dünya kavramı sonrasında ABD tarafından sıkı sıkı benimsenmiş ve Soğuk Savaş yıllarında kullanılmıştı. Bu yapının karşısında ise Hitler vardı. Benito Mussolini’de Almanya’nın işgal ettiği ülkelerde kurulan piyon hükümetlere benziyor, Hitler’in gölgesi olmaktan ibaretti. İki dünya karşı karşıya gelmiş ve diktatörlüğe karşı mücadele verilmişti. Zafer özgür dünyanın olmuştu. Hitler yenilmişti. Yeni dünya düzeni oluşturmaya çalışan büyük devletler, demokrasi konusunda adım atmayan ülkeleri teşvik ya da zorlayarak bu adımların atılmasını istemişlerdi. İki denemesinde de çok partili hayata geçemeyen Türkiye bir kez daha bu kez dünyadaki havadan etkilenerek çok partili hayata geçmeye karar verdi. Milli Şef İsmet İnönü yaptığı konuşmalarda sık sık bu duruma vurgu yapmakta ve kararlılığı ortaya koymaktaydı. Geçmişte yaşananlardan ders çıkarıldığı görüntüsü sergilenmekteydi. İlk adım Nuri Demirağ’dan geldi. Milli Kalkınma Partisi ile kendine has kalkınmayı savundu; ancak siyasette başarılı olamadı.
Ankara’da hava ısınmıştı. Yeni parti dedikoduları iyice yayılmıştı. O güne kadar ülkeyi yöneten Cumhuriyet Halk Partisi adeta kaynıyordu. İlk hamle 1945 Bütçe Görüşmelerinde yaşandı. Celal Bayar, Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Yusuf Hikmet Bayur ve Emin Sazak bütçeye red oyu verdiler. Basında Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştiren yazılar görülmeye başlamıştı. Eleştiriler bununla kalmıyor, Demokrat Parti saflarına katılacak isimler her mecrada eleştirilerini artırarak devam ediyordu. Kırılma çok geçmeden gelmişti: Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu üzerine başlayan sert tartışmalar sonrasında Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan Dörtlü Takrir olarak tarihimizde adlandırılan önergeyi verdiler. Önergenin reddedilmesi sonrasında Menderes ve Köprülü, partiyi eleştiren sert yazılar kaleme almışlardı. Böylece bu isimler partiden ihraç edildiler. Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan’ın partiden ihraç edilmesi üzerine Celal Bayar ayrılığı istifa ederek ortaya koydu. İstifa sonrasında yeni parti kuracaklarını açıkladı.
Demokrat Parti 7 Ocak 1946 tarihinde siyaset hayatına başladı. Demokrat Parti kitleler için büyük umut oldu. Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti’nin yükselişini durdurmak için seçimi öne almış, tepkileri azaltmak için tek dereceli yapmayı kararlaştırmıştı. 21 Temmuz 1946 tarihinde yeni yapıyla seçime gidildi. Ancak seçim güvenli değildi. Açık oy kapalı sayım usulü seçimin güvenliğine gölge düşürdü. Seçim usulüne göre yapılsaydı Demokrat Parti tek başına iktidar olur muydu? Açıkçası bu durumu hiçbir zaman bilmeyeceğiz. Demokrat Parti 61 milletvekili kazanmıştı.
Demokrat Parti sert muhalefete başlamıştı. O güne kadar muhalefet ile karşılaşmayan Türk siyaseti bir anda gerilmişti. Bu gerginliği azaltmak ise Demokrat Parti Genel Başkanı Celal Bayar’a ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye düşmüştü. Bayar ve İnönü görüşmelerinden yumuşama kararı çıkmıştı. Demokrat Parti muhalefet politikasını yumuşatmaya başlaması parti içinde tepkilere neden olmuştu. Bu durum partide bölünmeye ve Fevzi Çakmak, Yusuf Hikmet Bayur, Osman Bölükbaşı gibi isimlerin partiden ayrılmasına neden olmuştu. Bu isimler daha sonra (20 Temmuz 1948) Millet Partisi’ni kurdu.
Yeni seçim hazırlıkları başladığında Cumhuriyet Halk Partisi önemli bir adım atarak ve yeni seçim kanunu hazırladı. Seçim kanununda kapalı oy ve açık seçim usulü benimsenirken, seçim sonuçlarına itiraz hakkı getirildi. Tartışma Liste Usulü Çoğunluk üzerine çıktı. Demokrat Parti nispi temsil talepleri geri çevrilmişti. Liste Usulü Çoğunluk ile illerde en çok oyu alan parti tüm milletvekillerini almış sayılacaktı. Cumhuriyet Halk Partisi böylece illerde Demokrat Parti oy alsa da kendisinin ilk sırada yer alacağını ve böylece bütün milletvekillerini alacağını ön görmüştü. Ancak işler öyle gitmedi. Bu durum en çok Demokrat Parti’nin işine yaradı. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi %39,4 oy almasına karşın sadece 69 milletvekili kazanmıştı. Demokrat Parti, %55,2 oy oranına karşın 416 milletvekili kazanmış ve tek başına iktidar olmuştu.
Böylece Türkiye’de tek partili hayat son bulmuştu. Ülke yeni bir sürece girmişti.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere kalın sağlıcakla…